Uzunca bir aradan sonra, hazır sınav haftasından da sağ çıkmışken bir kitap yorumu yazmaya karar verdim. Hem de sıcağı sıcağına. Gel gelelim neyin
nesi bu Uğultulu Tepeler? Asıl adı Wuthering Heights olan bu dünya klasiği kitabı okumayı yıllardır düşünüyordum. Yazarı Emily Bronte, Charlotte Bronte' nin kızkardeşi aynı zamanda.
Pek çok kez elim alışverişlerde bu kitaba uzanmış ancak aynı şekilde geri bırakmıştım. Elime geçen bu kısa süre zarfında bir çırpıda okudum. Ve bu yüzden çok mutluyum.
Kitap işlenişi bakımından oldukça soluk kesiciydi. Karakterlerin hisleri ve psikolojileri gerçekçi bir şekilde anlatıldığı için bir şekilde romana dahil hissediyorsunuz kendinizi. Sanki olaylar çevrenizde olup bitiyormuş gibi, bir köşeden dinliyor ve öğreniyorsunuz tüm olanları.
Roman ilk önce, ana karakterlerin çocukluklarıyla başlıyor, erişkinliklerine ulaşıncaya ve hatta çocuklarının hayatlarını anlatıncaya dek sürüyor. Size bu süre boyunca, karakterleri tanımanız ve kafalarının içinde neler dönüp, neler hissettiklerini anlamanız düşüyor.
Konu bakımından kısaca bakacak olursak, olayların temeli Earnshaw ailesine gelen bir çocuğa dayanıyor. Çocuğun kimin nesi olduğu meçhul, ancak aile ona sahip çıkıyor ve bir isim veriyorlar. Böylece dünyayı kendi içine sığdırıp orada yaşayan bir çocukla yani Heatcliff' le tanışmış oluyoruz.
Heatcliff' in gelişiyle beraber evdeki çocuk nüfusu da 3' e yükseliyor. Asıl etkileşimse Heatcliff ve evin küçük şımarık kızı Catherine arasında oluyor. Catherine' in abisi Hindley ile Heatcliff' in nefretlerinin tohumları da aynı şekilde bu sürede atılıyor.
Zaman içinde birbirlerini delicesine seven bu iki çocuğun büyüdükçe birbirlerine karşı besledikleri sevgi de, içinde bulundukları dünyanın değişmesiyle bir nebze değişiyor. Sıradan bir sevgi değil yani. Gerçi hangi sevgi sıradandır ki? Catherine ' in başka biriyle evlenmesiyle de tüm ipler kopuyor. Heatcliff karakteri bir süre boyunca romanda gözükmüyor. Daha sonraysa aklını intikamla bozup, değişmiş ve aynı zamanda olgunlaşmış bir şekilde dönüyor. Hem olgunlaşıp hem de aklını intikamla bozup nasıl geliyor bilemiyorum ama romanın asıl vurucu noktaları bu olaylardan sonra başlıyor.
Yazar, psikolojik yorumları konusunda oldukça geniş çaplı yorumlar eklemiş karakterlere. Öyle ki karakterlerini bir anne edasıyla oluşturmuş. Şımarık, kötü hatta gözünü kin bürüyen karakterler için okuyucudan nefreti bir anda toplamamış, bu gibi insan tiplerinin nasıl oluştuğuna ya da aslında ne gibi düşüncelere sahip olduklarına parmak basmış. Böyle insanları normal yaşantımızda da görüyoruz. Peki böyle insanların asıl hislerini hiç merak ettiniz mi? Edenler ve klasik okumaya başlayacak olanlar için oldukça güzel bir başlangıç. Kitap oldukça etkileyici ve sıkmadan ilerliyor.
Yazar olay sahnelerini anlatırken, karakterlerin zihinlerine küçük birer bakış atarak size bilgi veriyor. Karakterlere gelecek olursak. Aslına bakarsanız kimse tam kötü ya da tam iyi değil bizim alışageldiğimiz hikayelere nazaran. Ancak daha önce bahsettiğim gibi karakterler acımasız olsa da bunları hayatları boyunca başlarına gelen şeylerle karşılaştırmış yazar. Siz hangisini görmek isterseniz, yazarın kılavuzluğunda ona ulaşmak mümkün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder